Ve diğerleri;
Pektemek 25
Necip Uysal 22
Hasan Ali Christ 24
Aykut Demir 25
İsmail Koybası 24
Soner Aydogdu 22
Cenk Tosun 22
Emre Çolak 22
Hakan Calhanoglu 19
Serdar Aziz 23
Salih Ucan 19
Kerim Frei 20
Sefa Yılmaz 23
Cenk Gönen 25
Mehmet Ekici 23
Okay Yokuşlu 19
Sinan Bolat 25
Emrah Bassan 21
Omer Sismanoglu 24
Ceyhun Gulselam 25
Daha da var.
Oyuncu mu yetişmiyor yoksa oynatabilen mi ?
90 dakikadan çok daha fazlası
20 Aralık 2013 Cuma
7 Aralık 2013 Cumartesi
Galatasaray ve 3-5-2 Dizilişi
Galatasaray ve 3-5-2 Dizilişi
İster 3-1-4-2 diye tabir edin ister 3-3-2-2 hatta isterseniz
5-3-2 diye tabir edin, dün Galatasaray liglerimizde son yıllarda pek
görmediğimiz bir saha dizilişiyle 90 dakika tamamladı Elazıg karşısında.
Maçtaki dizilişi yukarıdaki resimde görebilirsiniz.
Scolari’nin 2002 dünya kupası Brezilya’sında buna benzer bir
diziliş görmüştük. Tabi Cafu ve Roberto Carlos’un eski kondusyonlarında
olmadıgına kanaat getirip 4 ‘lü savunmanın kanatlarında geri dönüşlerde sorun
yaşayacakları için Scolari bunu düşünmüş ve sahaya yansıtmıştı. Turnuvayı da bizim
maçlar haricinde hiç zorlanmadan kazandılar. Bu 3-5-2 ye geçiş genelde kanat
beklerine tüm kanadı emanet edip onların melekelerine %100 güvenmektir. Çünkü
futbolda hucum yaparken sahayı enlemesine genişletmek hele hele modern futbolda
en olmazsa olmazdır. O açıdan kanatlarda oynayan oyuncular çok değerlidir. Bu
dizilişte de normalde bek diye tabir ettiğimiz arkadaşlar tüm kanadı HGS ile
kullanmak durumundadır. Tabi geri dönüşlerinde kendilerine rahatlık olması
açısından 3 tane stoper var. Hucum anındayken bu 3 stoperden sag ve sol iç
olarak oynayanlar savunma beki gibi kanatlara dogru açılırlar ki 5’li
ortasahanın kanatlarında oynayan (eski bekler) oyuncuların arkasına atılan
topları rahatça toplayabilsinler. Neyse biraz karışık oldu. Kısacası bu 3-5-2
dizilimi kaliteli kanat oyuncuları gerektirir. Bunun yanısıra diğer
avantajlarından biri ise 10 numara pozisyonunun olabilime durumudur. Biz Türk
milleti olarak çok büyük bir yanılgıya düşeriz. Bunun da sebebi Alex’tir.
4-2-3-1 de tek forvetin arkasında oynaması gereken oyuncunun
10 numara olması gerektiğini düşünürüz. Feldkamptan sonraki Lincoln olsun
Misimovic olsun hatta Sneijder olsun bu şekilde oynatılmış ve sonuç
alınamamıştır. Bu çok büyük bir
yanılgıdır. 10 numara’nın çok güzel bir tanımı vardır. 10 numara; hız,güç ve
dribbling olarak eksik fakat zekası ve tekniğiyle oyunu yönlendiren oyuncu
demektir. Klasik 10 numaralar seri çalım konusunda kötüdürler. Ağır ve güçsüzdürler.
Bu yüzdendir ki Maradona için klasik bir 10 numaradan çok daha fazlası denir.
Maradona’da herşey vardı. Alex ise ülkemize geldiğinde tam klasik bir 10
numaraydı. Fakat kendisine yapabileceğinden çok daha fazla gol sorumlulugu
yuklendiği için o da kendini tek forvetin arkasındaki sarkık forvet gibi
oynamaya alıştırdı ve bir sürü gol-asist yaptı. Kısacası 4-2-3-1’in 4-4-1-1’e
evrilmesiyle sarkık bir forvet görüntüsü çizdi.
4-2-3-1’de ise o forvet arkası 3lünün klasik oyun kurucu
özelliklerine değil aksine hız+dribbling özelliklerinin yüksek olması ve sık
sık yer değiştirebilecek kapasitede olmaları gerekir.
Buralara nereden geldik 3-5-2’den. 3-5-2, 10 numaralar için de çok büyük bir fırsattır
ve çok uygundur. Devrimci Prandelli’nin İtalya milli takımında 10 numaralı
3-5-2 görmüştük. Cassano 10 numara olarak düşünülüp Di Natale ve Balo çift
forvet olmuşlardı. Böyle olması çok normal çünkü 10 numaradan kopamayan yegane
millet sadece biz değil, İtalyanlardır. İlla takımlarında bir 10 numara olsun
isterler. Bu da milli takımlarına zaman zaman yansımaktadır.
10 numara konusunda bambaşka bir yazıda eğilmem gerekiyor
tekrar konumuza dönelim.
Galatasaray’ın Elazıg karşısındaki dizilişinde sol iç olarak
bir 10 numara izledik tabiri caizse.
Selçuk İnan.
Dikkat ettiyseniz eğer Drogba ve Burak kanatlara doğru
açıldığında aralarına giren bir Selçuk izledik. Bunu bir tek Selçuk yaptı. Melo
yapmadı. Çünkü Melo sağ iç olarak biraz daha geriye yönelik, defans ile ofans
arasındaki köprü görevini üstlendi. Tam yanında olması gereken Selcuk kendini
bir iki adım daha öne atarak 10 numara oldu. Bence bütün bunları Mancini,
Sneijder için yapıyor. Yukarıda dediğim gibi İtalyanlar en az bizim kadar 10
numarayı severler ve onu kullanmayı bizden çok daha iyi bilirler. Sneijder form
tuttuğunda bu maçtaki Selcuk yerine geçecektir. Selçuk Melo yerine geçecek Melo
da Yekta yerine geçecektir. Benim Mancini’den bir sonraki adımı olarak tahminim
budur.
He bu arada 10 numara demişken 10 numaranın kralı Gheorghe
Hagi’yi anmamak olmaz.
Terim İtalyanları çok sevdiğinden olsa gerek, 10 numarayı
kullanmayı müthiş başarmış, Hakan Arif arkasında Hagi’yi oynatmış arkasındaki 3’lüyü
de bol bol koşan adamlardan oluşturmuştu ve gerçek bir 10 numaranın neler
yapabileceğini bize baya bir göstermişti.
Aynısı Sneijder için de denemeye çalıştı fakat takım içi
çatışmalar ve Sneijder arkasında oynayan 3’lünün baklava ortasaha olayını tam
kavrayamamasından dolayı başarılı olamamıştı. Tabi bildiğimiz Fatih Terim
vazgeçmezdi fakat olaylar olaylar…
Bakalım Juve maçı bize ne gösterecek.
4 Aralık 2013 Çarşamba
İçimizdeki Sahte 9'lar
İçimizdeki Sahte 9lar
Galatasaray’ın bir çok problemi var bunları zaten herkes
dile getiriyor o yüzden biz o konuşulanlar haricindeki konulara eğilelim.
Dün akşam Mancini, Amrabat’ı ileride tek bırakarak ve
hareketli olmasını saglayarak sahte 9’u denemiş oldu. Tam da yazılarımızın
üzerine böyle bir örnek gelmesi çok da güzel oldu.
Dün atılan Engin’in golunde mesela topu tutmaya çalışan bir
Amrabat topu arkadaşına bir türlü kazandırıyor fakat düşüyor. Sonra da
toparlanıp stoperlerin arasına dogru hareketlenmiyor. Klasik bir santrafor olsa
ayaga kalktıgı zaman yapacagı ilk iş kaleye dogru yonelmek olur. Amrabat ayaga
kalkıyor pozisyonu seyrediyor. Bu sırada Amrabat’a konsantre olmuş G.antep BB
defansını da bir rahatlık bir rehavet kaplıyor, bu boşlugu gören Engin hemen
araya dalıyor şutunu çekiyor ve golu yapıyor.
Gs takımının temel bir çok eksikliği olmasından ötürü sahte
9u tam uygulama halinde göremedik ancak Mancini’nin Avrupa futbolunu ne kadar
yakından takip ettiğini görmüş olduk. Cunku şu sıralar Avrupa’da herkes
nispeten iddiasız maçlarda bunu denemeye başladı.
Bunun yanı sıra Bruma bize Messi’den esintilerle geldi bu
maç adeta. Ama bizim futbol kısırlıgımızın oluşturdugu ortamdan ekmek yiyen
sevgili maç yorumcusu eski hakem Recep İvedik, Bruma ile dalga geçti. Neymiş
çok çalım atıyormuş da onu işlerlermiş (!). Haklı tabi ki. Eğer Bruma gibi topla
çok oynarsanız bu ülkede ayagınızı elinize verirler. Bakın bu sertlik falan
değil düpedüz futbolu katletmektir.
Dünkü maçta bir pozisyonda Bruma slalom yaparken son oyuncu topu falan
bırakıp direkt Bruma’nın bacagına bakın ayagına değil tamamen bacagına,
kramponun tabanı ile müdahelede bulunuyor.
(swf linki düşmüş, videosunu da bulamadım özetlerde de gözükmüyor)
Bu kıpkırmızı bir karttır öyle bir karttır ki ligimizde her
maç çıkması gereken bir karttır. Gerekirse maçlar bitmesin ama şu hareketlere
ne olur artık taviz verilmesin. Yoksa herkes ortasahayı Melo’lardan Meireles’lerden
kurup uzun topa+pres olayına girecekler tamamen.
Umarım Bruma da TSL geri dönüşüm kutusuna gönderilen
yıldızlardan biri olmaz.
Uzun süre oyuncu değişikliği yapılmamasına gelirsek.
Bu maçı siz buraya getirdiniz, toparlamasını da siz
yapacaksınız mesajıydı.
Yani öyle Recep İvedik’in dediği gibi yok elimdeki kadro
bu,bunlarla bu kadar olur tribinde değildi adam.
Maç sonunda genel bir değerlendirme yaparsak da uzun suredir
forma şansı bulamayan oyuncuların ve tabiri caizse müzmin yedeklerin de
performansını görmüş olduk.
30 Kasım 2013 Cumartesi
Modern futbolda mevkiler part 1; Kaleciler
Modern futbolda mevkiler part 1; Kaleciler
Çizgi kalecileri:
Bu tarz kaleciler genelde fizik olarak
ince uzun olurlar.(bknz: Cin Ali) Cepheden gelen şutlarda gol yemişlikleri
yoktur. Karşı karşıyalarda aniden çıkış yaparlar. Eğer aşırtma yemezlerse ya
penaltı yaparlar ya da golu önlerler. Ayrıca
köşelere giden ve kontrol edebilecekleri toplara bile uçarlar, çelerler plonjon
yapar poz verirler. Cepheden gelen şutlarda master yaptıkları için bazı sert
şutları tek harekette kontrol edip tribünleri soğuk sessizliklere gönderirler. Çok
sessiz ve efendi insanlardır. Genelde yakışıklı ve utangaç olurlar.Çok
sakatlanırlar.
En güzide örnekler; Rüştü, Canizares,Muslera,Tolga,Cech.
Baba kaleciler:
Bu tarz kaleciler genelde ayı gibi olurlar
(Yani fizik olarak). Heybetli cüsseli vücutlarıyla rakiplerine korku salarlar
kaleyi küçük gösterirler, kendi oyuncularına güven verirler. Yan toplarda çoğu
iyidir çünkü onlar havadan gelen bir topu almaya çıktıklarında kimse yükselmeye
cesaret edemez fakat yavaş kaldıkları zaman da ortada mal gibi kalma
olasılıkları yüksektir. En önemli olayları ise penaltı kurtarmaktır. Babasal
özellikleri sayesinde rakip oyuncu tahlilini çok iyi yaparlar gözünün içine
bakarlar. Bir çok penaltıcıyı ağlatıp, futbolu bıraktırmışlardır. Genelde
takımlarının kaptanı ve en olaylı oyuncuları olurlar. Riskli maçlarda kırmızı
kart görme olasılıkları yüksektir. Bazı toplara pozluk uçarlar ve genelde
kurtarış yapamazlar. Golu yediklerinde ise geride jeneriklik bir gol bırakırlar,
makaralara maruz kalırlar.
En güzide örnekler; Volkan,Kahn,Schmeichel,Buffon.
Artist kaleciler:
Genelde Güney Amerika civarında
yetişirler. Çok esprili olabildikleri gibi çok sinirli olan versiyonları da
bulunur. Bir çok oyuncudan daha iyi korner/frikik atarlar, gerekirse stoper
oynayıp oyun bile kurabilirler. Uzaktan gelen şutlarda ilk önce golu kurtarmayı
değil acaba nasıl kurtarırsam alkış alırım ve tarihe geçerim diye düşünürler.
Bu tarz kalecilere geri pas veren defans oyuncularının zeka seviyesinden endişe
edilir. Topu ayaklarının altından kaçırmak, baskıya gelen oyuncuya çalım atmak
en büyük hobileridir. Taraftarlarının en sevdiği fakat en çok endişe ettiği
oyuncuların başında gelirler.Antrenmanların en sevilen oyuncularındandır.
Frikikten asla gol yemezler. Frikik kurtarmak onlar için standard günlük bir
olaydır. (Bknz:Guney Amerika). Sürekli
bagırır cagırırlar savunmayı uyarırlar. Özellikle güzel bir kurtarıştan sonra
kameranın onları cektiğini bildikleri için hemen savunmaya bagırıp cagırmayı
abartarak yaparlar ve tebrik almaktan çok hoşlanırlar.
En güzide örnekler; Chilavert,Cordoba,Higuita,Ceni,Taffarel.
Ülkemizden de Onur Kıvrak bu örneğe girebilir bence. Bıraksalar frikik atmak
isteyeceğine eminim.
Altyapı kalecileri:
Bu kaleciler hiç sevilmezler. Genelde
altyapıdan yetişen yerel oyunculara önem veren milliyetçi ülkelerin
takımlarında oynarlar. Transfer olmaları genelde görülmemiştir. Olsalar bile
başarısız olup birkaç sene içinde yetiştikleri takıma geri dönerler. Muhafazakar
taraftarlar tarafından ne kadar savunulsalar da genel olarak takımın en zayıf
halkası olarak görülürler. Hakikaten hiç sevilmezler, rakipler de sevmez,
hakemler de sevmez. Torpilli zengin çocuğu muamelesi görürler. Aralarından bazı
efendi olanları ve kurtarışlarıyla herkesin takdirini toplayan versiyonları
çıkmıştır. Hiçbir zaman kendilerinden dünyanın en iyi kalecisi olarak
bahsedilmez. En fazla dunyanın en iyi kalecilerinden biri ya da ilk 5 e girer
falan denir. Kaptan olmaları yüksek olasılıktır. Fakat iyi bir kaptan olup
olamadıkları her zaman sorgulanır. Her zaman kafaları önde ve mahçup oynarlar.
En güzide örnekler; Casillas,Abbiati,Valdez.
29 Kasım 2013 Cuma
Forward Destroyer ne ola ki ?
The Forward Destroyer
Forward Destroyer dilimize nasıl çevrilebilir bir fikrim yok ancak bazı takımların ofansif ortasaha bölgesindeki oyuncular bu görev çerçevesinde işlevselliğini korumaktadırlar.Ben bu yazıda kendilerinden ofansif dinamo olarak bahsedeceğim.
Ne kadar ilginçtir ki ülkemizde forvet arkası oynayacak
oyuncuya takımın yıldızı muamelesi yapılır ve top teknigi en iyi oyuncunun
orada oldugu düşünülür.
Ancak dünyada her mevkide oldugu gibi burada da farklı tipte
oyuncular farklı görevlerle kullanılmıştır.
Bu görevlerden birini inceleyeceğiz.
Bazı futbol oyunlarında ve bloglarında bu göreve defensive
forward ismi de verilmektedir.
Fakat defensive forward genelde forvet hattında oynayan
oyuncular için kullanıldıgından belki de amc bölgesindeki o tarz oyuncular için(vurgu
burada), yeni bir terim üretilmiştir bilemiyorum artık.
Bu ofansif dinamo oyuncularının birinci görevi klasik forvet
arkası oyuncularının tam tersine topsuz alandadır. Basabildiği kadar önde pres
yapmak mottosudur..Burada amaç rakip savunmayı rahatsız edip kötü pas kullanmasını
sağlamak, becerebilirse de topu kapmaktır. Bu arkadaşlar genelde ortasahadaki
box to box görevlerini biraz daha önde yapmaları amacıyla bu mevkiye sahip
olmuşlardır. Ama farklı tipleri de mevcuttur.
Neyse peki bu adam sadece pres mi yapacak a.k. dediğinizi
duyar gibiyim.
O yuzden sadece presle bile nasıl verimli olabileceğini
teorik olarak anlatıyorum.
Öncelikle hucuma cıktınız mıy mıy pas yapıyorsunuz rakip
sahada ve aranızdan cesaretli biri çıktı ileri oynamak istedi ve top kalecinin
ellerinde eridi. Hemen alan savunması babında geri çekiliyorsunuz topun
arkasında konumlanıyorsunuz. Kaleci de elle ona yaklaşmış muhtemelen
antrenmanlarda da beraber çalışma yaptıkları stoper arkadasına topu veriyor.
Rakip takımın ortasahası ve ileri uç oyuncuları da aman bitse de gitsek modunda
olduklarından markajdan cıkmak gibi bir istekleri yok. Rakibiniz salak suluk
defansta top cevirmeye baslıyor siz de yavas yavas pres şeklinizi alıyorsunuz.
İşte ofansif dinamo burada işe yarıyor.
Çünkü golcünüz adı üzerinde golcu ve ego dolu bir insan
oldugu için muhtemelen durumu pek sallamayıp bir dahaki pozisyonda nasıl vole
çakarım acaba diye dusundugu için o anda olaya uzak kalacaktır. Ofansif dinamo arkadaşınız hemen rakip stoper üzerine danalar gibi deparla gelip onu rahatsız
edecektir. Bu sırada ego dolu golcumuz stoperin pas kanalları üzerinde volta
attıgı için (Şimdi önüme düşer çakar yengeç dansımı yaparım diye dusunurler
genelde) ofansif dinamonun baskısı sayesinde belki de topu kapacak fazla
oyalamadan plaseyi yapacaktır. Kısaca özetle olay budur. Defansif ofans olmak
top kapmak değil topun kötü kullanılmasını sağlamaktır he kaparsa ki ne ala.
Tabi yukarıdaki senaryo çok basit bir senaryo ve gerçekten maçlarda
karşılaştıgımız senaryolardan biridir.
Şimdi belli başlı diğer görevlerine gelelim.
Top bizde oldugu zaman bu arkadaş ne yapacak? Güneşlenecek
mi? Tabi ki hayır. Top bizde ve yardıra yardıra geliyoruz. İşte o zaman bu
arkadaşımızın yapabileceği bazı güzel işler var tabi ki.
Birincisi golcumuzun arkasına ya da önüne dogru koşu yaparak
gelişine kafa vuruşu yapmak. (En çok kafa golu koşarak atılan kafa golleridir)
İkincisi stoperlerden birinin ilgisini çekip onu peşinden
koşturarak taç cizgisi üzerinden havalanına götürmek.
Üçüncüsü fiziği ile arkası donuk santrafor ayakları yaparak
duvar olmak ve oyun kurucumuzla pas alışverişi sağlamak.
Dördüncüsü ve bir ofansif dinamo için en zor görevlerden
biri olan ise santraforumuzun kaçırdığı,sektirdiği topları takip edip allah ne
verdiyse vurmaktır.
Bakmayın zor olduguna bu tarz en az 8 gol yazın siz
sezonluk.
Şimdi gelelim örneklerimize yukarıda anlattığım senaryoya en
uygun durum belkide 2-2 biten Juventus – Galatasaray maçında Sneijder-Umut
değişikliğinden sonraki Galatasaray diye düşünebiliriz.
Herkes “bak maçı kazanmak için hamle yaptı defans
yaptırmıyor takıma cift forvete döndü görüyon mu sen mancini süper hoca olm”
falan derken aa bir baktık Umut “Hagi” olmuş Drogba’nın arkasına konuşlanmış.
Oyuncu değişikliği dk.74’de gerçekleşti. Yani o sıra 1-0
öndeydi Galatasaray.
Ardından ne oldugunu anlamadan maç 2-1’e geldi.
Şimdi kameralarımızı Torino yenişehir stadına çeviriyoruz ve
söz, Juventus kale arkası tribununde bulunan arkadaşımız Reha Erus’da.
https://www.youtube.com/watch?v=9H1z21ghJwM
Videoda da görülemediği gibi (golu pilot kameradan çekemedik)
Sinyor Balta artık son bir şans diyip Allah'a
sıgınarak Drogba’ya dogru yolluyor topu. Drogba da insan olmadıgından
mütevellit o topa bir türlü dokunup sektiriyor Xelcuk Bey’e dogru. Fakat Xelcuk
arkadaşımız yine videoda görülemediği gibi, top arkasına düştüğü için ve son şansı
Drogbavari bir kontrol (videosu aşağıda) oldugundan dolayı topu kontrol etmekte başarılı olamıyor. Top hala nereye
gittiğini bilmeden ilerliyor ve işte orada yukarıda saydıgımız görevlerden
dördüncü görevi yapan ofansif dinamo topu ağlara yolluyor.
https://www.youtube.com/watch?v=pJp23aqxpBA
Umut Bulut yukarıda saydıgımız görevlerden üçünü çok iyi
yapıyor. Santrafor orijinli olmasından ötürü vuruşları diğer ofansif dinamolara göre daha iyi. Kayserili olmasından dolayı ise deparla haldır haldır pres yapma
5 yıldız. Sürekli hareket halinde oldugundan dolayı ve Anadolu’da kafa golu
atmayana forvet demediklerinden dolayı koşarak gelip kafa vurma olayını da baya
geliştirmiştir kendisi.
Şimdi gelelim Avrupa’da bu işin örneklerine. Benim nacizane işte
olay budur dediğim ofansif dinamo yine futbolda devrim gibi bir takım yaratan
Spaletti’nin Roma’sından. Simone Perrotta.
O Roma’yı bilen bilir. En önde sahte 9 görevli bir Totti oldugundan
bir önceki yazıda bahsetmiştik.
Perrotta yukarıda saydıgımız görevlerden kafa vuruşları
haricinde diğerlerini yuzde 80 yapan bir oyuncuydu.
Peki yukarıdaki senaryomuzu biraz geliştirelim.
Totti şimdi topu aldı fakat dönerken kaptırıyor top kaleciye
kadar geldi. Kaleci Zeynel eliyle Ali Hakkı’yı gördü, o en sola İsmail’e döndü
top çeviriyor Siena, şimdi en sağda topla buluşan Vacip kendi ekseni etrafında
döndükten sonra baskı görünce topu tekrar Ali Hakkı ile buluşturdu. Ali Hakkı
kafasını kaldırdı ortasahada top isteyen Şifo Mehmet’i görmek istedi fakat
baskı geldi Perrotta’dan. Topu kaptıracak mı hayır pasını verdi. Mehmet topu
kontrol et... fakat Pizarro kazandı faul bekliyor Mehmet hakem devam dedi.
Pizarro hemen Totti’yi gördü,Totti dönüyor , Taddei’nin koşusu var, önüne
bıraktı, Taddei sol çaprazda karşı karşıya vuruşunu yaptı, aut.
Yukarıdaki senaryoda gördüğümüz üzere Siena takımı savunmada
top cevirmeye calısırken oyunu geriden kurma görevli Ali Hakkı’ya baskı
Perrotta’dan geldi ve Ali Hakkı düzgün bir şekilde Mehmet’i topla buluşturamadı
çünkü o pası verene kadar Perrotta onu oyaladı ve bu sırada Pizarro markaja
gelmişti bile.
İşte ofansif dinamo öyle bir anda topu takımına kazandırdı
ki sahte 9 veya herhangi bir oyun kurucu için topu savunma arkasına koşu yapan
oyuncuyla buluşturmak hiç de zor olmadı.
Yazı yeterince uzun ve sıkıcı oldugu için bu ofansif dinamo olayının “bence” en büyük temsilcilerini yazma vakti geldi;
Spalletti’nin Perrotta’sı
Mancini’nin Yaya Toure’si
Guardiola’nın Javi Martinez’i
Her dönemin Michael Ballack’ı
Yine her dönemin KP Boateng’i
Ve daha aklıma gelmeyen niceleri.
Bu yazıyı ben olsam okumazdım o yuzden sabrınız için
teşekkür ederim.
Yeni moda "False 9"
Spaletti'nin başarıyla uygulayıp dünyaya kazandırdığı bu sistem klasik bir santrafor yerine önde hareketli teknik özellikleri iyi hatta çoğu zaman klasik 10 numara özelliklerine sahip bir oyuncuyu tek forvet olarak kullanmak şeklinde açıklanabilir. Dilimize de bunu sahte dokuz numara olarak çevirebiliriz diye düşünüyorum. Bunu eskiden de zaman zaman yapanlar vardı. Mesela Lucescu Chelsea deplasmanında Sergen'i bu şekilde kullanmış sağına ve soluna da İlhan ve Pancu'yu yerleştirmiş ve galibiyetiyle "la Sergen forvet oynar mı beee" diyenleri bir güzel susturmuştu.
Ardından yine ligimizde forvet yoklugundan da olsa Arda'yı bu şekilde kullanan bir Rijkaard vardı. Özellikle Avrupa Ligi maçında Atletico Madrid deplasmanında herkes Keita'nın forvet oynayacagını dusunurken Arda ile ortaya cıkmıştı. Hatta golde bile iki stoper hava topu mucadelesinde Arda ile çarpışmaya çalışırken arka direkte Keita bomboş ağları bulmuştu. Genel olarak sonuç alamadı belki ama takımın farklı problemleri oldugu da yadsınamaz.
Ardından elinde o sezonda dunyanın en iyi santraforları olmasına ragmen (Villa-Torres) Del Bosque de Fabregas'ı bu şekilde en önde sahte 9 olarak kullanmış ve güzel sonuçlar almıştır.
Şimdi günümüze bakıyorum Messi'nin "Ben en önde forvet oynamak istiyorum" (Kaynak:IBRA) söyleminden sonra yeniden furya haline dönen sahte 9 bu sene Bayern'de Guardiola tarafından Götze'nin kullanılmasıyla yeniden alevlenmiş, bizi 10 kişi 4-1 yendikleri karşılaşmada Ancelotti (tipik kuralcı bir İtalyan olmasına ragmen) tarafından da özellikle bu maç için Jese ile denenmiştir. Kırmızı karttan sonra ise Jese oyundan çıkmış sahte 9 pozisyonuna Izco yerleşmiştir. Herkes ikinci yarı Galatasaray'a neler oldu diye dusunurken aslında 10 kişi Madrid'in sahte 9'u Izco'nun bizim uyumsuz defans ikilimizle kedinin fareyle oynadıgı gibi oynaması sonucu maç Real Madrid'in mutlak üstünlüğü ile sona ermişti.
Ayrıca dünya kupasında formda bir santrafor konusunda sıkıntı çeken Almanya milli takımı teknik direktörü Löw'ün de bazı eleme maçlarında denediği gibi Götze'yi sahte 9 olarak kullanabileceği de ufak ufak her yerde konuşulmaktadır.
Kısacası sahte 9 sistemi bence önümüzdeki günlerde bol bol karşımıza çıkacaktır.
Ardından yine ligimizde forvet yoklugundan da olsa Arda'yı bu şekilde kullanan bir Rijkaard vardı. Özellikle Avrupa Ligi maçında Atletico Madrid deplasmanında herkes Keita'nın forvet oynayacagını dusunurken Arda ile ortaya cıkmıştı. Hatta golde bile iki stoper hava topu mucadelesinde Arda ile çarpışmaya çalışırken arka direkte Keita bomboş ağları bulmuştu. Genel olarak sonuç alamadı belki ama takımın farklı problemleri oldugu da yadsınamaz.
Ardından elinde o sezonda dunyanın en iyi santraforları olmasına ragmen (Villa-Torres) Del Bosque de Fabregas'ı bu şekilde en önde sahte 9 olarak kullanmış ve güzel sonuçlar almıştır.
Şimdi günümüze bakıyorum Messi'nin "Ben en önde forvet oynamak istiyorum" (Kaynak:IBRA) söyleminden sonra yeniden furya haline dönen sahte 9 bu sene Bayern'de Guardiola tarafından Götze'nin kullanılmasıyla yeniden alevlenmiş, bizi 10 kişi 4-1 yendikleri karşılaşmada Ancelotti (tipik kuralcı bir İtalyan olmasına ragmen) tarafından da özellikle bu maç için Jese ile denenmiştir. Kırmızı karttan sonra ise Jese oyundan çıkmış sahte 9 pozisyonuna Izco yerleşmiştir. Herkes ikinci yarı Galatasaray'a neler oldu diye dusunurken aslında 10 kişi Madrid'in sahte 9'u Izco'nun bizim uyumsuz defans ikilimizle kedinin fareyle oynadıgı gibi oynaması sonucu maç Real Madrid'in mutlak üstünlüğü ile sona ermişti.
Ayrıca dünya kupasında formda bir santrafor konusunda sıkıntı çeken Almanya milli takımı teknik direktörü Löw'ün de bazı eleme maçlarında denediği gibi Götze'yi sahte 9 olarak kullanabileceği de ufak ufak her yerde konuşulmaktadır.
Kısacası sahte 9 sistemi bence önümüzdeki günlerde bol bol karşımıza çıkacaktır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)