20 Aralık 2013 Cuma

U 25 Türkiye

Ve diğerleri;

Pektemek 25
Necip Uysal 22
Hasan Ali Christ 24
Aykut Demir 25
İsmail Koybası 24
Soner Aydogdu 22
Cenk Tosun 22
Emre Çolak 22
Hakan Calhanoglu 19
Serdar Aziz 23
Salih Ucan 19
Kerim Frei 20
Sefa Yılmaz 23
Cenk Gönen 25
Mehmet Ekici 23
Okay Yokuşlu 19
Sinan Bolat 25
Emrah Bassan 21
Omer Sismanoglu 24
Ceyhun Gulselam 25


Daha da var.
Oyuncu mu yetişmiyor yoksa oynatabilen mi ?

7 Aralık 2013 Cumartesi

Galatasaray ve 3-5-2 Dizilişi

Galatasaray ve 3-5-2 Dizilişi




İster 3-1-4-2 diye tabir edin ister 3-3-2-2 hatta isterseniz 5-3-2 diye tabir edin, dün Galatasaray liglerimizde son yıllarda pek görmediğimiz bir saha dizilişiyle 90 dakika tamamladı Elazıg karşısında.
Maçtaki dizilişi yukarıdaki resimde görebilirsiniz.

Scolari’nin 2002 dünya kupası Brezilya’sında buna benzer bir diziliş görmüştük. Tabi Cafu ve Roberto Carlos’un eski kondusyonlarında olmadıgına kanaat getirip 4 ‘lü savunmanın kanatlarında geri dönüşlerde sorun yaşayacakları için Scolari bunu düşünmüş ve sahaya yansıtmıştı. Turnuvayı da bizim maçlar haricinde hiç zorlanmadan kazandılar. Bu 3-5-2 ye geçiş genelde kanat beklerine tüm kanadı emanet edip onların melekelerine %100 güvenmektir. Çünkü futbolda hucum yaparken sahayı enlemesine genişletmek hele hele modern futbolda en olmazsa olmazdır. O açıdan kanatlarda oynayan oyuncular çok değerlidir. Bu dizilişte de normalde bek diye tabir ettiğimiz arkadaşlar tüm kanadı HGS ile kullanmak durumundadır. Tabi geri dönüşlerinde kendilerine rahatlık olması açısından 3 tane stoper var. Hucum anındayken bu 3 stoperden sag ve sol iç olarak oynayanlar savunma beki gibi kanatlara dogru açılırlar ki 5’li ortasahanın kanatlarında oynayan (eski bekler) oyuncuların arkasına atılan topları rahatça toplayabilsinler. Neyse biraz karışık oldu. Kısacası bu 3-5-2 dizilimi kaliteli kanat oyuncuları gerektirir. Bunun yanısıra diğer avantajlarından biri ise 10 numara pozisyonunun olabilime durumudur. Biz Türk milleti olarak çok büyük bir yanılgıya düşeriz. Bunun da sebebi Alex’tir. 
4-2-3-1 de tek forvetin arkasında oynaması gereken oyuncunun 10 numara olması gerektiğini düşünürüz. Feldkamptan sonraki Lincoln olsun Misimovic olsun hatta Sneijder olsun bu şekilde oynatılmış ve sonuç alınamamıştır.  Bu çok büyük bir yanılgıdır. 10 numara’nın çok güzel bir tanımı vardır. 10 numara; hız,güç ve dribbling olarak eksik fakat zekası ve tekniğiyle oyunu yönlendiren oyuncu demektir. Klasik 10 numaralar seri çalım konusunda kötüdürler. Ağır ve güçsüzdürler. Bu yüzdendir ki Maradona için klasik bir 10 numaradan çok daha fazlası denir. Maradona’da herşey vardı. Alex ise ülkemize geldiğinde tam klasik bir 10 numaraydı. Fakat kendisine yapabileceğinden çok daha fazla gol sorumlulugu yuklendiği için o da kendini tek forvetin arkasındaki sarkık forvet gibi oynamaya alıştırdı ve bir sürü gol-asist yaptı. Kısacası 4-2-3-1’in 4-4-1-1’e evrilmesiyle sarkık bir forvet görüntüsü çizdi.
4-2-3-1’de ise o forvet arkası 3lünün klasik oyun kurucu özelliklerine değil aksine hız+dribbling özelliklerinin yüksek olması ve sık sık yer değiştirebilecek kapasitede olmaları gerekir.
Buralara nereden geldik 3-5-2’den. 3-5-2,  10 numaralar için de çok büyük bir fırsattır ve çok uygundur. Devrimci Prandelli’nin İtalya milli takımında 10 numaralı 3-5-2 görmüştük. Cassano 10 numara olarak düşünülüp Di Natale ve Balo çift forvet olmuşlardı. Böyle olması çok normal çünkü 10 numaradan kopamayan yegane millet sadece biz değil, İtalyanlardır. İlla takımlarında bir 10 numara olsun isterler. Bu da milli takımlarına zaman zaman yansımaktadır.
10 numara konusunda bambaşka bir yazıda eğilmem gerekiyor tekrar konumuza dönelim.
Galatasaray’ın Elazıg karşısındaki dizilişinde sol iç olarak bir 10 numara izledik tabiri caizse.
Selçuk İnan.
Dikkat ettiyseniz eğer Drogba ve Burak kanatlara doğru açıldığında aralarına giren bir Selçuk izledik. Bunu bir tek Selçuk yaptı. Melo yapmadı. Çünkü Melo sağ iç olarak biraz daha geriye yönelik, defans ile ofans arasındaki köprü görevini üstlendi. Tam yanında olması gereken Selcuk kendini bir iki adım daha öne atarak 10 numara oldu. Bence bütün bunları Mancini, Sneijder için yapıyor. Yukarıda dediğim gibi İtalyanlar en az bizim kadar 10 numarayı severler ve onu kullanmayı bizden çok daha iyi bilirler. Sneijder form tuttuğunda bu maçtaki Selcuk yerine geçecektir. Selçuk Melo yerine geçecek Melo da Yekta yerine geçecektir. Benim Mancini’den bir sonraki adımı olarak tahminim budur.
He bu arada 10 numara demişken 10 numaranın kralı Gheorghe Hagi’yi anmamak olmaz.
Terim İtalyanları çok sevdiğinden olsa gerek, 10 numarayı kullanmayı müthiş başarmış, Hakan Arif arkasında Hagi’yi oynatmış arkasındaki 3’lüyü de bol bol koşan adamlardan oluşturmuştu ve gerçek bir 10 numaranın neler yapabileceğini bize baya bir göstermişti.
Aynısı Sneijder için de denemeye çalıştı fakat takım içi çatışmalar ve Sneijder arkasında oynayan 3’lünün baklava ortasaha olayını tam kavrayamamasından dolayı başarılı olamamıştı. Tabi bildiğimiz Fatih Terim vazgeçmezdi fakat olaylar olaylar…

Bakalım Juve maçı bize ne gösterecek.


4 Aralık 2013 Çarşamba

İçimizdeki Sahte 9'lar

İçimizdeki Sahte 9lar


Galatasaray’ın bir çok problemi var bunları zaten herkes dile getiriyor o yüzden biz o konuşulanlar haricindeki konulara eğilelim.

Dün akşam Mancini, Amrabat’ı ileride tek bırakarak ve hareketli olmasını saglayarak sahte 9’u denemiş oldu. Tam da yazılarımızın üzerine böyle bir örnek gelmesi çok da güzel oldu.
Dün atılan Engin’in golunde mesela topu tutmaya çalışan bir Amrabat topu arkadaşına bir türlü kazandırıyor fakat düşüyor. Sonra da toparlanıp stoperlerin arasına dogru hareketlenmiyor. Klasik bir santrafor olsa ayaga kalktıgı zaman yapacagı ilk iş kaleye dogru yonelmek olur. Amrabat ayaga kalkıyor pozisyonu seyrediyor. Bu sırada Amrabat’a konsantre olmuş G.antep BB defansını da bir rahatlık bir rehavet kaplıyor, bu boşlugu gören Engin hemen araya dalıyor şutunu çekiyor ve golu yapıyor.



Gs takımının temel bir çok eksikliği olmasından ötürü sahte 9u tam uygulama halinde göremedik ancak Mancini’nin Avrupa futbolunu ne kadar yakından takip ettiğini görmüş olduk. Cunku şu sıralar Avrupa’da herkes nispeten iddiasız maçlarda bunu denemeye başladı.

Bunun yanı sıra Bruma bize Messi’den esintilerle geldi bu maç adeta. Ama bizim futbol kısırlıgımızın oluşturdugu ortamdan ekmek yiyen sevgili maç yorumcusu eski hakem Recep İvedik, Bruma ile dalga geçti. Neymiş çok çalım atıyormuş da onu işlerlermiş (!). Haklı tabi ki. Eğer Bruma gibi topla çok oynarsanız bu ülkede ayagınızı elinize verirler. Bakın bu sertlik falan değil düpedüz futbolu katletmektir.
Dünkü maçta bir pozisyonda Bruma slalom yaparken son oyuncu topu falan bırakıp direkt Bruma’nın bacagına bakın ayagına değil tamamen bacagına, kramponun tabanı ile müdahelede bulunuyor.

(swf linki düşmüş, videosunu da bulamadım özetlerde de gözükmüyor)

Bu kıpkırmızı bir karttır öyle bir karttır ki ligimizde her maç çıkması gereken bir karttır. Gerekirse maçlar bitmesin ama şu hareketlere ne olur artık taviz verilmesin. Yoksa herkes ortasahayı Melo’lardan Meireles’lerden kurup uzun topa+pres olayına girecekler tamamen.
Umarım Bruma da TSL geri dönüşüm kutusuna gönderilen yıldızlardan biri olmaz.

Uzun süre oyuncu değişikliği yapılmamasına gelirsek.
Bu maçı siz buraya getirdiniz, toparlamasını da siz yapacaksınız mesajıydı.
Yani öyle Recep İvedik’in dediği gibi yok elimdeki kadro bu,bunlarla bu kadar olur tribinde değildi adam.


Maç sonunda genel bir değerlendirme yaparsak da uzun suredir forma şansı bulamayan oyuncuların ve tabiri caizse müzmin yedeklerin de performansını görmüş olduk.