Ve diğerleri;
Pektemek 25
Necip Uysal 22
Hasan Ali Christ 24
Aykut Demir 25
İsmail Koybası 24
Soner Aydogdu 22
Cenk Tosun 22
Emre Çolak 22
Hakan Calhanoglu 19
Serdar Aziz 23
Salih Ucan 19
Kerim Frei 20
Sefa Yılmaz 23
Cenk Gönen 25
Mehmet Ekici 23
Okay Yokuşlu 19
Sinan Bolat 25
Emrah Bassan 21
Omer Sismanoglu 24
Ceyhun Gulselam 25
Daha da var.
Oyuncu mu yetişmiyor yoksa oynatabilen mi ?
20 Aralık 2013 Cuma
7 Aralık 2013 Cumartesi
Galatasaray ve 3-5-2 Dizilişi
Galatasaray ve 3-5-2 Dizilişi
İster 3-1-4-2 diye tabir edin ister 3-3-2-2 hatta isterseniz
5-3-2 diye tabir edin, dün Galatasaray liglerimizde son yıllarda pek
görmediğimiz bir saha dizilişiyle 90 dakika tamamladı Elazıg karşısında.
Maçtaki dizilişi yukarıdaki resimde görebilirsiniz.
Scolari’nin 2002 dünya kupası Brezilya’sında buna benzer bir
diziliş görmüştük. Tabi Cafu ve Roberto Carlos’un eski kondusyonlarında
olmadıgına kanaat getirip 4 ‘lü savunmanın kanatlarında geri dönüşlerde sorun
yaşayacakları için Scolari bunu düşünmüş ve sahaya yansıtmıştı. Turnuvayı da bizim
maçlar haricinde hiç zorlanmadan kazandılar. Bu 3-5-2 ye geçiş genelde kanat
beklerine tüm kanadı emanet edip onların melekelerine %100 güvenmektir. Çünkü
futbolda hucum yaparken sahayı enlemesine genişletmek hele hele modern futbolda
en olmazsa olmazdır. O açıdan kanatlarda oynayan oyuncular çok değerlidir. Bu
dizilişte de normalde bek diye tabir ettiğimiz arkadaşlar tüm kanadı HGS ile
kullanmak durumundadır. Tabi geri dönüşlerinde kendilerine rahatlık olması
açısından 3 tane stoper var. Hucum anındayken bu 3 stoperden sag ve sol iç
olarak oynayanlar savunma beki gibi kanatlara dogru açılırlar ki 5’li
ortasahanın kanatlarında oynayan (eski bekler) oyuncuların arkasına atılan
topları rahatça toplayabilsinler. Neyse biraz karışık oldu. Kısacası bu 3-5-2
dizilimi kaliteli kanat oyuncuları gerektirir. Bunun yanısıra diğer
avantajlarından biri ise 10 numara pozisyonunun olabilime durumudur. Biz Türk
milleti olarak çok büyük bir yanılgıya düşeriz. Bunun da sebebi Alex’tir.
4-2-3-1 de tek forvetin arkasında oynaması gereken oyuncunun
10 numara olması gerektiğini düşünürüz. Feldkamptan sonraki Lincoln olsun
Misimovic olsun hatta Sneijder olsun bu şekilde oynatılmış ve sonuç
alınamamıştır. Bu çok büyük bir
yanılgıdır. 10 numara’nın çok güzel bir tanımı vardır. 10 numara; hız,güç ve
dribbling olarak eksik fakat zekası ve tekniğiyle oyunu yönlendiren oyuncu
demektir. Klasik 10 numaralar seri çalım konusunda kötüdürler. Ağır ve güçsüzdürler.
Bu yüzdendir ki Maradona için klasik bir 10 numaradan çok daha fazlası denir.
Maradona’da herşey vardı. Alex ise ülkemize geldiğinde tam klasik bir 10
numaraydı. Fakat kendisine yapabileceğinden çok daha fazla gol sorumlulugu
yuklendiği için o da kendini tek forvetin arkasındaki sarkık forvet gibi
oynamaya alıştırdı ve bir sürü gol-asist yaptı. Kısacası 4-2-3-1’in 4-4-1-1’e
evrilmesiyle sarkık bir forvet görüntüsü çizdi.
4-2-3-1’de ise o forvet arkası 3lünün klasik oyun kurucu
özelliklerine değil aksine hız+dribbling özelliklerinin yüksek olması ve sık
sık yer değiştirebilecek kapasitede olmaları gerekir.
Buralara nereden geldik 3-5-2’den. 3-5-2, 10 numaralar için de çok büyük bir fırsattır
ve çok uygundur. Devrimci Prandelli’nin İtalya milli takımında 10 numaralı
3-5-2 görmüştük. Cassano 10 numara olarak düşünülüp Di Natale ve Balo çift
forvet olmuşlardı. Böyle olması çok normal çünkü 10 numaradan kopamayan yegane
millet sadece biz değil, İtalyanlardır. İlla takımlarında bir 10 numara olsun
isterler. Bu da milli takımlarına zaman zaman yansımaktadır.
10 numara konusunda bambaşka bir yazıda eğilmem gerekiyor
tekrar konumuza dönelim.
Galatasaray’ın Elazıg karşısındaki dizilişinde sol iç olarak
bir 10 numara izledik tabiri caizse.
Selçuk İnan.
Dikkat ettiyseniz eğer Drogba ve Burak kanatlara doğru
açıldığında aralarına giren bir Selçuk izledik. Bunu bir tek Selçuk yaptı. Melo
yapmadı. Çünkü Melo sağ iç olarak biraz daha geriye yönelik, defans ile ofans
arasındaki köprü görevini üstlendi. Tam yanında olması gereken Selcuk kendini
bir iki adım daha öne atarak 10 numara oldu. Bence bütün bunları Mancini,
Sneijder için yapıyor. Yukarıda dediğim gibi İtalyanlar en az bizim kadar 10
numarayı severler ve onu kullanmayı bizden çok daha iyi bilirler. Sneijder form
tuttuğunda bu maçtaki Selcuk yerine geçecektir. Selçuk Melo yerine geçecek Melo
da Yekta yerine geçecektir. Benim Mancini’den bir sonraki adımı olarak tahminim
budur.
He bu arada 10 numara demişken 10 numaranın kralı Gheorghe
Hagi’yi anmamak olmaz.
Terim İtalyanları çok sevdiğinden olsa gerek, 10 numarayı
kullanmayı müthiş başarmış, Hakan Arif arkasında Hagi’yi oynatmış arkasındaki 3’lüyü
de bol bol koşan adamlardan oluşturmuştu ve gerçek bir 10 numaranın neler
yapabileceğini bize baya bir göstermişti.
Aynısı Sneijder için de denemeye çalıştı fakat takım içi
çatışmalar ve Sneijder arkasında oynayan 3’lünün baklava ortasaha olayını tam
kavrayamamasından dolayı başarılı olamamıştı. Tabi bildiğimiz Fatih Terim
vazgeçmezdi fakat olaylar olaylar…
Bakalım Juve maçı bize ne gösterecek.
4 Aralık 2013 Çarşamba
İçimizdeki Sahte 9'lar
İçimizdeki Sahte 9lar
Galatasaray’ın bir çok problemi var bunları zaten herkes
dile getiriyor o yüzden biz o konuşulanlar haricindeki konulara eğilelim.
Dün akşam Mancini, Amrabat’ı ileride tek bırakarak ve
hareketli olmasını saglayarak sahte 9’u denemiş oldu. Tam da yazılarımızın
üzerine böyle bir örnek gelmesi çok da güzel oldu.
Dün atılan Engin’in golunde mesela topu tutmaya çalışan bir
Amrabat topu arkadaşına bir türlü kazandırıyor fakat düşüyor. Sonra da
toparlanıp stoperlerin arasına dogru hareketlenmiyor. Klasik bir santrafor olsa
ayaga kalktıgı zaman yapacagı ilk iş kaleye dogru yonelmek olur. Amrabat ayaga
kalkıyor pozisyonu seyrediyor. Bu sırada Amrabat’a konsantre olmuş G.antep BB
defansını da bir rahatlık bir rehavet kaplıyor, bu boşlugu gören Engin hemen
araya dalıyor şutunu çekiyor ve golu yapıyor.
Gs takımının temel bir çok eksikliği olmasından ötürü sahte
9u tam uygulama halinde göremedik ancak Mancini’nin Avrupa futbolunu ne kadar
yakından takip ettiğini görmüş olduk. Cunku şu sıralar Avrupa’da herkes
nispeten iddiasız maçlarda bunu denemeye başladı.
Bunun yanı sıra Bruma bize Messi’den esintilerle geldi bu
maç adeta. Ama bizim futbol kısırlıgımızın oluşturdugu ortamdan ekmek yiyen
sevgili maç yorumcusu eski hakem Recep İvedik, Bruma ile dalga geçti. Neymiş
çok çalım atıyormuş da onu işlerlermiş (!). Haklı tabi ki. Eğer Bruma gibi topla
çok oynarsanız bu ülkede ayagınızı elinize verirler. Bakın bu sertlik falan
değil düpedüz futbolu katletmektir.
Dünkü maçta bir pozisyonda Bruma slalom yaparken son oyuncu topu falan
bırakıp direkt Bruma’nın bacagına bakın ayagına değil tamamen bacagına,
kramponun tabanı ile müdahelede bulunuyor.
(swf linki düşmüş, videosunu da bulamadım özetlerde de gözükmüyor)
Bu kıpkırmızı bir karttır öyle bir karttır ki ligimizde her
maç çıkması gereken bir karttır. Gerekirse maçlar bitmesin ama şu hareketlere
ne olur artık taviz verilmesin. Yoksa herkes ortasahayı Melo’lardan Meireles’lerden
kurup uzun topa+pres olayına girecekler tamamen.
Umarım Bruma da TSL geri dönüşüm kutusuna gönderilen
yıldızlardan biri olmaz.
Uzun süre oyuncu değişikliği yapılmamasına gelirsek.
Bu maçı siz buraya getirdiniz, toparlamasını da siz
yapacaksınız mesajıydı.
Yani öyle Recep İvedik’in dediği gibi yok elimdeki kadro
bu,bunlarla bu kadar olur tribinde değildi adam.
Maç sonunda genel bir değerlendirme yaparsak da uzun suredir
forma şansı bulamayan oyuncuların ve tabiri caizse müzmin yedeklerin de
performansını görmüş olduk.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)